Daha İyi Bir Kütahya İçin… /2

Daha iyi bir Kütahya’da yaşamamız için her şeyden önce dünya görüşümüzü sorgulamamız lazım. Zira, hem bu şehri yönetenlerin hem de yönetilenlerin sorumluluklarının olduğunu ve bu sorumlulukların yerine getirilememesi halinde, özlenen “Daha iyi bir Kütahya” gerçeğini yakalamamız mümkün olamayacağı gerçeğini kabul etmemiz gerekir.

Önce bizi yönetenlerin dünya görüşlerinin öneminden söz edelim. Kabul etmek gerekir ki; Dünya büyük bir hızla gelişiyor, degişiyor, ilerleme kaydediyor. Bu değişime uyabilen ülkeler ve insanları, diğerlerine göre daha iyi bir hayat sürme imkanına sahip oluyor. AB üyeliğine kabul edilmemizde yaşanan sıkıntıların bu eksende yoğunlaştıgını düşünüyorum. Bu nedenle bizi yönetenlerin, dünya gerçeklerini iyi tanımaları gerektiğini düşünüyorum. Peki dünya gerçeklerini ve modern toplumların birbirlerinin haklarına saygı temeline oturtulmuş dünya görüşlerini nasıl ögreniriz?

Tabii ki, onların yaşantılarını, anlayışlarını, tercihlerini, kurallarını bizzat tanık olarak öğrenmek, olumlu taraflarından ders çıkarmak, varsa olumsuz taraflarından ibret alıp değerlendirmeler yaparak, kendimize çizeceğimiz yolun belirlenmesinde kaynak olarak kullanabiliriz.

Nasıl yaparız derseniz, onların içinde kısa sürelerle yaşayarak gözlem yapılmasının çok faydalı olacağını düşünüyorum. Belediye Meclisimiz ve İl Genel Meclisi üyelerimiz yeni seçildi. Belediye Meclisi üyelerimizin ve karar süreçlerinde etkili olan Belediye Daire müdürlerinin, birkaç kişiyi geçmeyen guruplar halinde, dünyanın değisik ülkelerinde, Kütahya için örnek olabileceğini düşündüğümüz kentlere, uygun rehberler eşliğinde geziler düzenlenmelidir. Bu kentlerde yapılacak gözlemlerin çok faydalı olacağını düşünüyorum. Buralarda gördükleri şehircilik anlayışlarının, toplum düzeninin, kendi dünya görüşlerini olumlu anlamda geliştireceğine inaniyorum. Bu gezilerin her sene tekrarlanmasını çok faydalı buluyorum. Diyelim ki; Belediyemizden 50 kişiyi, beşer kişilik guruplar halinde 10 ayrı kente gönderiyoruz, 4 yıl boyunca 40 ayrı kent görülmüş oluyor, aynı uygulamanin İl Genel Meclisi üyeleri için de uygulandığını farz edersek, Kütahya adına 80 kent ziyaret edilmiş oluyor. Bu gezilerden elde edilecek faydaları düşünüyorum ve “Daha İyi Bir Kütahya” hayal olmaktan çıkar, diyorum. Ben şirketlerimde bu modeli uyguluyorum, çeşitli bahanelerle her seviyeden binlerce çalışanımız pek çok ülke, pek çok kent gördü ve buralardan elde ettikleri görüşler, tecrübeler, deneyimler sayesinde şirketlerini dünya şirketleri arasında yer sahibi yaptılar.

Yönetilenlerle ilgili düşüncelerimi iki ayrı kulvarda değerlendirmek istiyorum.

Birinci kulvarda, hem kendilerinin hem aile fertlerinin hem de sorumluluğunu taşıdıkları kişilerin gelişimlerini, değişimlerini sağlamak zorunda olduklarının bilincinde olanları değerlendirmek istiyorum. Bizi yönetenlerle ilgili düşüncelerim, yönetilenler için de aynen geçerlidir. Çok gezen mi bilir, çok yaşayan mı bilir misali, imkanlari ölçüsünde yurt içi yurt dışı geziler yapmaları ve yaptırmalarının faydalarını göreceklerdir. Tabii ki gezilecek yerler doğru seçilmeli. Bakmakla görmek arasındaki farkın ne olduğunu bilerek gezilmeli ve hem kendilerinin hem de beraber yaşadığımız insanların faydalanabilecekleri sonuçlar elde etmelidirler. Bakın gazetelerin gezi reklamlarına, ister yurt içi ister yurt dışı ilanlarından kendilerine, bütçelerine uygun turlar mutlaka bulabilirler.

Yönetilenlerle ilgili ikinci kulvardaki değerlendirmelerime gelince;

Unutmayalim ki, toplu yaşamanın kuralları vardır. Kentlerde yaşamanın da ayrı kuralları vardır. Bu kurallara uymaz veya uymak istemez isek, beraber yaşadığımız insanlara haksızlık etmis, onların haklarını ihlal etmiş oluruz. İşittiğim ve hayretler içinde kaldığım bazı Kütahya gerçeklerinden örnekler vermek istiyorum.

Toplum yararına yapılmak istenen uygulamalara, kendi menfaatimiz uğruna karşı çıkarsak, beraber yaşadıgımız insanlara zarar veririz.

Kişisel veya gurup çıkarlarımızın toplumun genel çıkarları ile ters düşmesi halinde kendi çıkarlarımızı değil, toplumun genel çıkarlarının egemen olmasını kabul etmeliyiz. Bizi yönetenlere karşı, çıkarlarımız için oy veya tayin baskısı tehdidi yapmamalıyız.
Seçtiklerimizin arkasında durmalı, onları desteklemeliyiz. Asla küçümsememeliyiz. Aksi halde tabanından destek bulamayan seçilmiş, görevlerinin yerine getirilmesi konusunda başarılı olamayabilir.

Seçilmişlerin gıdası, iyi yaptığı işler nedeniyle takdir edilmek, alkışlanmaktır. Hizmetleri göz ardı etmemeliyiz, takdir edip alkışlamalıyız. Yanlışları alenen dile getirmeli, kamu oyu önünde tartışılmasını sağlamalı ve doğruyu bulmalıyız.
Kamu oyunda oluşan fikirlerin ve bizi yönetenlerin üretecekleri fikirlerin harman edilerek değerlendirileceği platformda rutin toplantılar yapılması çok faydalı olacak ve kentimizi ilgilendiren sorunların çözümü ve geleceğe yönelik hedefleri belirlenecektir.
Kentsel dönüşüm projelerine karşı çıkmak, kentimizin gelişmesini engelleyen bir faktördür. Kentsel dönüşüm projelerinin uygulanması halinde hem toplum hem de proje kapsamında olan kişiler menfaat sağlayacakken, kendi çıkarını dahi bilmeyen muhaliflerin bu davranışlarından vazgeçmeleri gerekmektedir.

Sebebi ne olursa olsun, doğal gaz yerine kömür yakarsak, hava kirliliğine sebep oluruz.

Binalarınızın izolasyonunu yaptırmazsak, hem kendimize zarar veririz hem de ülke ekonomisine zarar vermiş olacağımızı bilmeliyiz.
Çevre bilincimiz olmaz ise, çevreye zarar verirsek, insanlık suçu işlemiş durumuna düşeceğimizi bilmeliyiz.
Görüntü kirliliğinin ne olduğunu bilmezsek, kirliliğin devamına engel olamayız. Rast gele asılmış afişler, kuralsız tabelalar, boyasız, hele hele sıvasız binalar, kirletilmiş caddeler, mimar eli değmemiş özensiz yapılar, düzensiz çevre en büyük problemlerimizin örnekleri olduğunu bilmeliyiz.

Dedikodunun ne kötü bir duygu olduğunu bilmeyenimiz yok. Hangimiz isteriz kendi aleyhimizde dedikodu yapiımasını? O halde dedikodudan uzak durmalı ve dedikodu yapanları uyarmalıyız.

Eleştiriyi doğru kullanabilirsek bir armağandır. Eleştirilenler, haklı eleştirilere bu gözle bakmalıdırlar. Haksız, hele hele kasıtlı eleştiriler ise, iyi insanlara yakışmayan bir basitliktir. Bu nedenle, haklı eleştirileri esirgememeliyiz, haksız eleştirilerden uzak durmalıyız ve de bu yanlışı yapanları uyarmalıyız. Aksi halde, hizmet edenlerin hizmet aşkını yok eder ve onlardan yararlanamayız.
Sizler bu örneklere onlarcasını ilave edebilirsiniz.

Ben inanıyorum ki, “Daha İyi Bir Kütahya” Kütahya’da yaşayanların gayretleri ile mümkün olacaktır. Bugünkü vurdumduymazlığımızın devamı halinde, gerilemenin devamı kaçınılmaz olacaktır.

Nafi GÜRAL

Comments are closed.